31 Ekim 2017 Salı

MİDAS HOTEL ANKARA

KRALLARA LAYIK BİR KONFOR: MİDAS HOTEL ANKARA

Bugünün Polatlı ilçesi, bir zamanlar Frigya’nın başkenti Gordion topraklarıydı. Efsanevi Midas da Frigya’nın kralı... Adını milattan öncesinden alan Midas Hotel, başkentin en işlek noktalarından birinde bulunan konumu, zarif dekoru ve yüksek hizmet standartlarıyla öncelikli tercih sebebi olan bir şehir oteli…

Otelin Genel Koordinatörü ve Yönetim Kurulu üyesi Simay Deniz Özlü ile çok keyifli bir sohbet gerçekleştirdik. Onun sıcaklığı ve güler yüzü, işletmenin her yerine yansımış bana kalırsa…

Bize kendinizi tanıtabilir misiniz? Turizm sektörünün ne kadar zamandır içindesiniz?

Bilkent Üniversitesi Uluslararası İlişkiler mezunuyum. Ardından İsviçre’de Turizm eğitimimi tamamladıktan sonra evlilik sebebiyle Amerika’ya gittiğimde Sosyoloji ve Siyaset Bilimi alanlarında yüksek lisans yaptım ve yaklaşık on senedir aile şirketimiz olan Midas Otelde Yönetim Kurulu üyeliği görevimi sürdürmekteyim. Ayrıca evli, iki çocuk annesiyim.

Midas Hotel ne zaman kuruldu? Bize biraz oteli anlatabilir misiniz? Sizi diğer tesislerden farklı kılan detaylar var mı?

Midas olarak köklü bir şirket olduğumuzu belirtmek isterim. 50 yılı aşkın bir süredir faaliyette olan aile şirketimiz inşaat kökenli olup değerli babam Yüksek İnşaat Mühendisi Mehmet Özlü tarafından Denge İnşaat ismiyle kurulmuştur. Sonrasında Simtur Turizm olarak turizm sektöründe yatırımlar yapmıştır. İlk otelimiz Antalya Side’de MİDAS HOTEL PARK SİDE, daha sonra Ankara’da Tunus Caddesi’nde MİDAS HOTEL ANKARA ve Haymana’da MİDAS HOTEL HAYMANA TERMAL olarak misafirlerimize yaklaşık 17 yıldır hizmet vermekteyiz.

Midas Otellerimizi 5 yıldız kalitesinde hizmet vererek butik anlayışla işletiyoruz. En önemli kriterlerimiz hijyen ve konfor bu iki kriterden ödün vermeden hizmet anlayışımızı sürdürüyoruz. Yükselen turizm trendi termal turizm denince akla ilk gelen şehir Ankara'da, mineral değeri en yüksek olan, hatta Dünya’daki en iyi su olduğu da söylenen Haymana’da misafirlerimizi çok büyük bir keyifle ağırlıyoruz. MİDAS HOTEL HAYMANA olarak hemşirelerimiz, doktorlarımız ve beden eğitimi uzmanlarımızla birlikte fizik tedavi alanında, çeşitli jimnastik hareketleri, sağlıklı beslenme, doğal yaşam, zihinsel rahatlama ve tabiî ki masaj ile komple sağlıklı yaşam paketi sunuyoruz. Ayrıca kişiye özel hazırladığımız bu paketlerimizi Haymana'da bırakmıyoruz, Ankara’da MİDAS HOTEL ANKARA’da yeni açılan ZER SPA & YOGA merkezimizde Uzakdoğu’lu masözlerimizle devam ettiriyoruz. Aslında Ankara’da yeşil yıldız sertifikasına sahip, TEMA gönüllüsü, çevreci ve önleyici sağlık felsefesini benimseyen nadir otellerden olduğumuzu iddia ediyoruz.


Kurumsallaşma ve kalite standartları adına büyük gelişmeler sağladık. Üç otel olunca aynı kalitede hizmet vermek için standartlarımızı geliştirdik. Yeni satış stratejileri oluşturup, misafir profilimizi genişlettik. Ayrıca Yeşil Yıldız ve İSO 14001 Kalite Belgesi aldık. Her geçen gün teknoloji ve değişimi yakalamak adına eğilimleri takip edip, otellerimize yenilikler ve tadilatlar yapıyoruz. 2015 yılında Midas Hotel Ankara’ya tatlı ve tavuk yemekleriyle meşhur Zeynel Restoran’ı açtık. Ayrıca yine Ankara’da 2017 yılında sauna, hamam, jakuzi, ozon sauna, masaj ve sağlık hizmetleri sunduğumuz ZER SPA merkezini ekledik. Şimdi de düğün ve banket hizmeti verdiğimiz şehir manzaralı çatı katındaki ROOF ROSA salonumuzda 250 kişiye kadar daha nitelikli toplantı ve kongre hizmeti vermek için alt yapı çalışmalarımızı bitirdik. Önümüzdeki sezon banketlere ilaveten gün ışığı alan manzaralı toplantı salonumuzla ismimiz sıkça duyulacak.

Yenilikleri sürekli takip etmemiz, kendimizi sürekli yenilememiz, ekip çalışmasına önem vermemiz, misafir odaklı çalışmamız, sosyal sorumluluklar ve doğal yaşama karşı bilinçli olmamız bizi diğerlerinden ayırmaktadır.

Siz başka bir otele gittiğinizde ilk anda gözünüze neler çarpar?

Mesleki olarak bir otele gittiğimde ilk olarak farklı çalışmalara bakarım. Bizim uygulamadıklarımızın dışındaki hizmetler hemen ilgimi çeker ve bunların kullanılabilirliğini, avantajlarını tartarım. Bu anlamda standardın dışında, farklı hizmetlerle çalışan işletmeleri görmeyi tercih ederim. Ayrıca doğayla iç içe olabileceğim yerlerde olmak beni mutlu eder. Gelecekte de doğa içinde yer alan, doğal ürünlerle doğal yaşamı öne çıkaran işletmelerin çok talep göreceğini düşünüyorum.

Ankara’nın öne çıkan turizm değerler sizce neler?

Gordion Midas Tümülüsü
Ankara’da tarih, kültür ve sağlık turizmi öne çıkarılmalıdır. Hamamönü, Hacı Bayram Camii, Ankara Kalesi, Roma Duvarı, Agustus Tapınağı, Roma Hamamları, Höyükler, Anadolu Medeniyetleri Müzesi, Etnoğrafya Müzesi, Cumhuriyet Müzesi, Gordion Müzesi ve Haymana’daki Gavurkale Ankara’da görülmesi gereken yerlerdir. Ayrıca hastaneler, sağlık hizmetleri ve termal turizm merkezi olması açısından sağlık turizmi için elverişlidir. Bunun dışında Ankara’da kongre turizmine ağırlık verilmelidir. 

Ankara’ya ziyaretçi çekmek için önerileriniz neler olur? Ankara turizm konusunda tam anlamıyla kendini gösteremedi. Nerede eksik yapıldı sizce?

Ankara’nın tarih, kültür, kaplıca ve sağlık turizminin yanı sıra kongre turizminde gelişim göstermesi gerekir. Havalimanı, otelleri, hizmet sektörü ve diğer alt yapı sistemleri ile başkent olarak kongre turizmi için gereken yapıya sahiptir. Ankara kongre fuar alanı tamamlandığında ve Ankara’nın yeterli tanıtımı yapıldığında diğer illerin önüne geçeceğine inanıyorum. Bu konuda gereken işbirliği sağlanırsa Ankara’nın gelişimi hızla gerçekleşecektir.


Bu yıl 2. si düzenlenen Travel Expo’yu genel anlamda nasıl değerlendiriyorsunuz?

Her geçen yıl gelişerek daha çok ilgi çekmeye başladı. Destek olunduğu takdirde Ankara’nın tanıtımı için faydalı olacağına inanıyorum. Ankara’nın potansiyeli ve turizm alanında yapabileceklerinin anlatılması için gerekli. Umarım amacına ulaşır.

Sektörde en çok sıkıntı yaşadığınız konular neler?

Turizmin en zor tarafı 7/24 canlı olmasıdır. Siz uyurken bile hizmet vermeye devam eder. Ayrıca hizmet sektörü hem çalışan hem misafir anlamında insan odaklı olduğu için değişkenliği çok, kontrol edilebilirliği zordur. Bu noktada insan ilişkileri, güven ve kontrol mekanizmaları en önemli etkenlerdir. Ayrıca Ankara’nın turizm potansiyelinin düşük olması fiyat dengelerini bozmakta ve sektöre zarar vermektedir. Ankara’da turizmin geliştirilmesi konusunda çalışmaların artması gerekmektedir.

ATİD üyesisiniz. Derneğin  faaliyetlerini nasıl değerlendiriyorsunuz?


Öncelikle Anadolu Turizm İşletmeleri Derneğinin Başkan Yardımcısı olmaktan oldukça memnunum. Amacımız Ankara, Anadolu ve de Türkiye turizmini canlandırmak, bunun için sektördeki temsilcilerle bir araya gelmek ve güç birliği yapmak. Bunu da büyük ölçüde gittikçe büyüyüp güçlenerek ve hızlanarak başardığımızı düşünüyorum. Anadolu ve Ankara’nın belli başlı büyük otelleri ATİD çatısı altında ve bu büyük iş birliği bize birçok kapıyı açıyor ve birçok avantaj sağlıyor. Hepimiz biliyoruz ki, birlikten kuvvet doğar. Dernek olarak amacımız büyük bir potansiyele sahip Ankara ve Anadolu turizmini hak ettiği noktaya getirmektir.

Turizm öğrencilerine ve sektöre yeni adım atanlara kariyer ve iş hayatı konusunda ne gibi tavsiyeleriniz olur?

Turizmle ilgilenmek isteyenlerin iletişim becerilerinin mutlaka gelişmiş olması gerekir. Farklı koşullara hızlı adapte olabilmek, misafirlere ve olaylara karşı anlayışlı, serinkanlı olmak esastır. Bunun dışında alanındaki gelişmeleri sürekli takip etmek, ekip çalışmasına uyumlu olmak ve geniş bir çevreye sahip olmak faydalı olacaktır. 

Kavaklıdere Mh., Tunus Caddesi No:20, 06680 Ankara

27 Ekim 2017 Cuma

ROSSETTI

GERÇEK İTALYAN: ROSSETTI

Oldum olası İtalyan mutfağını sevmişimdir. Pişirme usullerini, sebze seçimlerini, etleri, peynirleri, mantarları, bunların kullanılış biçimlerini… Bu mutfağın ismi geçince genel olarak akla pizza ve makarna gelir. Oysa ki durum bundan çok daha fazlasıdır.

Rossetti, işte o çok daha fazlasını bulabileceğiniz nadir restoranlardan biri. Panora AVM (Ankara)’nin giriş katında, ön cephede… 15 Eylül 2017’de açılmış.  Kendine has bir zarafeti var ortamın. İç kısımdaki mermer masaya bayılacaksınız bu arada.

Rossetti, mekanın sahibi Selbin hanımın soyadı. Eşi İtalyan. Uzun yıllar Roma’da yaşamışlar. Selbin hanım o zamanlarda dahi tempolu iş hayatına rağmen mutfağa ve yemek yapmaya, farklı lezzetler denemeye hep vakit bulmuş. Zaten menüyü kendisi oluşturmuş. Yoğun zamanlarda ya da özel bir istek olduğunda burada da mutfağa girip yaptığı oluyormuş. 

Mutfakta iki şef, bir de pasta ustası çalışıyor. Rossetti’nin işletme müdürü ise yıllardır tanıdığım, işinde tecrübeli ve başarılı bir isim: Mehmet Akın. Her zaman zarif, sakin ve çözüm odaklı bir yönetici olarak takdir etmişimdir kendisini. Salon Şefi Onur bey de tecrübesi ve güler yüzüyle görevinin başında…

Menü çok güzel hazırlanmış. Fazlasıyla çeşit var ama öz bir menü aslında. Hem klasiklere hem yöresel tatlara yer verilmiş. Malzemeleri özenle seçiyorlar. Zeytinyağı Ayvalık’tan, Burrata peyniri manda sütünden özel üretimle Afyon’dan, risotto pirinci İtalya’dan, kuşkonmaz Eskişehir’den… Etler Balıkesir ya da Namet’ten… Lazanya, ravioli… vb. hamur işleriniyse kendileri günlük olarak yapıyorlar.

Ben neler tattım ona bakalım şimdi. Öncelikle kuşkonmaz çorbası… Sunumu da, kıvamı da, lezzeti de yerindeydi. Alternatif olarak sebze çorbası olan minestorone da alabilirsiniz.

Carpaccio Di Polipo, ahtapottan olan. Kendileri yapıyorlar. 
Uzun zamandır yediğim en iyi carpaccio diyebilirim. Zeytinyağı ve limon sosun miktarını da iyi ayarlamışlar. Dana carpaccio da var tabi…

Linguine Al Frutti Di Mare, makarna çeşitleri içinde… Deniz mahsullü yassı spagetti. Baştan söyleyeyim acı domates sos var içinde. Ama abartılı bir acı değil. Kiraz domates, kalamar, midye, karides ve maydanozla hazırlanıyor. Deniz ürünlü makarna ve pizzaları pek tercih etmeyen biri olarak ben çok sevdim.

Ve Rosetti’de bence efsane olacak bir ana yemek… Tagliata Di Manzo. Dana kontrfilenin mühürlenerek pişirilmesi, ama nasıl bir pişirmedir o, etin lezzeti, tam ayarında inceliği, üzerindeki parmesan dilimleri ve roka. Böyle yalın bir tabakta, ciddi bir lezzet şöleni bence. Porsiyon olarak da çok yeterli.

Menüde, İtalyan dondurması gelatoyu da sayarsak 7 çeşit tatlı var. Tam bir klasik olan tiramusu, savayer bisküvi ve tabi ki mascarpone ile hazırlanmış. İnanılmaz hafif, aroması çok dengeli… Ayrıca bir de çikolata sos geliyor yanında. Sunumlar harika demiş miydim? Bir dahaki gidişimde Mont Blanc adındaki tatlıyı deneyeceğim. Kestane, beze, krema ve bitter çikolata ile yapılıyor.

Menünün geri kalanını detaylıca yazmıyorum. Çünkü gidip bizzat keşfetmesseniz yavan kalacak bu anlatım.

Yakında kahvaltıya başlayacakları bilgisini de aldım bu arada. Muhtemelen başlamıştır da…

Gerçek bir İtalyan restoranı açmak zordur. Bizler açısından da bulmak zor… Tarifler elinizin altında olsa da doğru malzeme, doğru ayarda kullanılmazsa, doğru şekilde pişirilmezse o en üst lezzet noktasına ulaşılmaz. Rossetti işin sırrını çözmüş bence.

Ankara, üst seviye damak tadı için nefis bir yer kazandı bence…

GURME RAKUN DER Kİ🌞🌞🌞🌞🌞


Hizmet Saatleri: 10.00-01.00
Fiyat Aralığı: ££££
0312 492 10 10
Panora AVM Giriş Kat Ön Cephe
Oran Mahallesi Kudüs Cd. 182/68

Çankaya/Ankara

26 Ekim 2017 Perşembe

SONNO BOUTIQUE ROOMS & SUITES

BAŞKENTTE AVRUPA ESİNTİSİ: SONNO BOUTIQUE ROOMS & SUITES 

Ankara’nın en eski ve en gözde caddelerinden biri olan Tunus Caddesi’ndeki Sonno Butik Otel’deyim bu defa… Otelin mimarisi, İtalyan precast süslemeleri, orijinal yeşil rengi, Fransız stili balkonları öyle güzel ki, caddeye apayrı bir hava katıyor. Roma’da ya da Paris’te bir binanın önünde olduğunuzu düşünüyorsunuz…

‘Sonno’, İtalyanca’da ‘uyku’ demekmiş. Bu bina bana her zaman huzur vermiştir zaten…

Konumu itibariyle ise huzurunuza bir de renk ve canlılık katıyorsunuz. Daha ne olsun?

Otelin Genel Müdürü Güray Uzunokyay ile hem otele, hem otel bünyesinde yer alan Ot Kafe’ye, hem de sektöre dair konuştuk biraz.

Sonno bir Butik Otel… Neden butik oteller daha çok seviliyor sizce?

Çünkü insanlar standart şeylerden sıkılıyorlar artık. 5 yıldızlı otel konsepti bile çok cazip gelmiyor. Buranın sıcaklığı ve özgünlüğünü seviyor misafirlerimiz. Tabi ki bire bir ilgi de çok fark edici bir unsur.


Kaç yılında kuruldu Sonno? Biraz anlatır mısınız otelin geçmişini ve konseptini?

2012’de… Daha öncesinde 40 yıllık bir apartmandı burası. Biz aldıktan sonra özel olarak restore edildi. İtalyan tarzında precast mimari süslemeler yapıldı. Tamamıyla bir kadın mimarın eseri oldu burası. Standart, Jr. Suit ve Suit olmak üzere üç ayrı oda tipimiz var. Toplamda da 30 oda. Ankara’nın ilk konsept oteli aynı zamanda.  İlk açıldığında girişte Ot Kafe yerine Gaga Manjero vardı. Onlar işleri zamanla büyütüp başka bir yere taşındılar. Sonra şu an gördüğünüz ‘Ot’ markasını getirdik. Selanik Caddesi’ndeki şube bizden 10 gün önce açıldı ama aslında ilk pilot bölge burası.

Franchise yani?

Evet. Türkiye genelinde 15 şubeleri var. Ankara’da ise 5 tane. Kızılay’da bulvarda bulunan şube ile buranın sahipleri aynı.

Kahvaltılarınızın çok güzel olduğunu hatırlıyorum.

Teşekkürler. Evet, standart bir kahvaltı değil çünkü. Daha da geliştirdik. Çünkü insanlar hep aynı şeyleri yemekten de sıkılıyorlar. Bu kahvaltı olsa bile… O yüzden alternatif menüler de oluşturduk. Mesela menümüzde Organize Sanayi Tostu adında çok sevilen bir ürünümüz var. Ekmeğin üstüne kaşar ve sucuk, onun üstüne de yumurta kırıp hazırlanır. Ya da farklı tostlar ve sandviç çeşitleri de var. Hepsi kahvaltıya alternatif. Kahvaltı yapmak istemeyen misafirimiz ekstra bir ücret ödemeden menüden böyle bir seçim yapabilir. Zaten tabaklarımız çok doyurucu. Öğle yemeği yemenize bile gerek kalmıyor bazen.

Ot Kafe’nin hareketliliği nasıl?

Eski halinin de önüne geçtik diyebilirim. Zaten caddede bile Ot açıldıktan sonra hareket arttı. Gözde bir mekan. Şu da var ki, dilediğiniz saatte gelin, özellikle kadın misafirlerimiz için söylüyorum, rahatlıkla tek başınıza da oturabilirsiniz burada. Masalarımız bu denli yakın görünse de birbirine, kimsenin kimseden bir rahatsızlık yaşaması söz konusu değil. Personelimiz ufak ayarlamalarla masa ve oturma düzenlerini çok iyi yönetirler. Güvenle oturup, rahat edeceğiniz bir ortam burası.


Biraz da sizi tanıyalım…

1994 yılında başladım sektöre. Liseyi bitirince stajımı eski Stad Otel’inde yaptım. Şimdiki Radisson Blu Hotel. Stajım 1995 te bitince, oradaki müdürüm çok sevmişti beni ve sen kal dedi. İşte öyle başladım, ta ki kapanana yani 2000’in sonuna kadar… Zaten o tarihte Ankara Oteli, Çelik Palas, Tarabya, Maçka hepsi devredildi. Emek İnşaat’a bağlıydı bunlar. %49 Emekli Sandığı, %50 Kızılay, %1 de şahıs hissesiydi. Biz dolaylı olarak devlete bağlıydık. Komple devredildi bu oteller. En güzel turizm yılları da o zamanlardı bu arada. Otelcilik yapıyorduk gerçekten. Sonra askere gidip geldim. 2002 yılında askerden dönünce Class Otel’de çalıştım. 2004’te ise okumadığım üniversiteyi okudum. Özel sektöre geçince bunun gerekliliğini fark ettim. Kültür Üniversitesi İletişim Fakültesi’ni bitirdim. 2008’de bitti. 1 sene Sultanahmet’te bir butik otelde çalıştım. Sonra Ankara’ya döndüm. Aktif Metropolitan Otel’de Satış Müdürü olarak 1 yıla yakın süre görev yaptım. Turizm Haber Merkezi’nin kurucusu Volkan Öztürk’le de orada beraber çalıştık. Sonra Ali Akman’a bağlı otellerin Genel Koordinatörlüğünü yaptım. Hotel Samm’in açılışını yaptım bu arada… 3.5 sene Ali Akman’ın yanında çalıştım. Balgat’taki Dafne Otel’in Genel Müdürlüğü’nü yaptım. Sonra 2014’ün Temmuz ayında Sonno’ya geldim. Ot Kafe’nin de mesul müdürüyüm aynı zamanda.

Kafe kısmının işleri çok daha yoğundur eminim…

Evet. Hem de nasıl. Bambaşka bir dünya. O yüzden burada bir mali müşavir, ayrıca depo ve costtan sorumlu ayrı çalışma arkadaşlarımız var. Satın alması, işleyişi, yoğunluğu çok farklı otele göre. Bir de menümüz çok zengin. Gece 02.00 ye kadar da açık bir mekan.

Peki Tunus Caddesi ve civarının konaklama avantajları neler?

Burası Ankara’nın Nişantaşı bölgesi diyebiliriz. Çok merkezi… Bakanlıklara, elçiliklere mesafesi çok yakın. Eğlence merkezinin en güzel en canlı noktası… Onun da avantajlarını yaşıyoruz tabi. Eğlenmeyi seven yaş ortalaması 35-40’lara varan bir misafir kitlemiz de var. Ağırlıklı olarak şirketlerle, acentelerle ve organizasyon firmalarıyla çalışıyoruz. Genelde İstanbul’dan geliyor misafirlerimiz. Tiyatro festivalleri ya da turneler için gelen sanatçılar, oyuncular burayı tercih ediyor. Şirket çalışanları, özellikle ilaç firmalarının çalışanları da çok kalıyor. Türkiye çapında otel genel müdürleri, satış müdürleri de buluşma noktaları olarak bizi tercih ediyor.
Doluluk oranınız nasıl?

%88 gibi bir doluluk oranına sahibiz. Şu sıkıntılı dönemler olmasa %95 ‘i de görürdük aslında.

Özellikle geçen yıl Ankara için çok zor bir yıl oldu. Yabancı misafirleri ağırlayamaz oldu başkent. Sizde konaklayan bu profilde misafirler var mı?

Amerikan Elçiliği ve Sudan Elçiliği ile çok çalışıyoruz. Tarım Bakanlığı’nın da yabancı misafirleri oluyor. Ama dürüst olmak gerekirse biz otel olarak geçen yıl yaşananlardan çok etkilenmedik. Otelin doluluğu anlamında söylüyorum. Hatta cirolarımızda evvelki seneye göre artış bile sağladık. Çünkü Sonno’nun kemikleşmiş bir misafir kitlesi var. İyi hizmet ve otelin yenilenmesine yatırım yapmak haliyle misafir memnuniyetini kalıcı kılıyor. Bir de otelde en yeni elemanımız 2 senelik. Açıldığında beri çalışan arkadaşlarımız var. Misafir onları, onlar misafiri tanıyor.

Bu çok hoş bir şey. İşletmeye güven sağlıyor her şeyden önce.

Tabi… Misafirle ilgili detaylara daha hakimler. Bu yüzden daha memnuniyet verici bir hizmet ortaya çıkıyor. Bu büyük avantaj…

Kaç kişi çalışıyor?

12 personel otelde, 32 personel de kafe kısmında olmak üzere toplam 44 kişi…

Otelin tüm yeme içme hizmetleri Ot Kafe’den karşılanıyor sanırım.

Evet. Her şey burada olup bitiyor.

Zaten Kafe yetersiz bir tanımlama oluyor aslında. Burası çok çeşit içeren bir menüye sahip çünkü. Peki otel içinde bir toplantı salonu var mı?

50 kişilik ufak bir salonumuz var. Buna uygun olan sayıdaki toplantılarda kullanılıyor tabi ki…

Biraz da Ankara’dan bahsedelim. Şehrin bir turizm potansiyeli var mı sizce?

Ankara’yı hareketli kılan şey, Bakanlıkların ve önemli devlet kurumlarının burada olması. İş yapan herkesin yolu bir şekilde Ankara’ya düşüyor. Onun dışında Ankara’nın nasıl bir yer olduğunu özellikle yurt dışında bilen yok. Acentelerin buna yönelik bir tanıtımları yok. İlk Meclis burada mesela. Ve daha bir çok şey. Ama kimse bunları tanıtmıyor. Çok güzel termal otellerimiz var. Haymana ve Kızılcahamam’da… Yurtdışında bunlar tanıtılmış olsa ne kadar turist çekeriz düşünsenize… Şu an buraya elçilikleri kanalıyla gelen misafirler var sadece. Ankara’ya gezme amaçlı gelmiyorlar. Çünkü nereyi gezeceklerini bilmiyorlar zaten. Ya da başka bir turizm merkezine giderken dinlenmek amaçlı bir gece kalıp ayrılıyorlar. Bu arada şunu söyleyeyim, ben aslında geçen sene değil bu senede düşüşler görüyorum. Anlık doluluklarla günü kurtarıyoruz. Bu sene için tedirginim ben asıl. Halbuki memnuniyetsizlik de söz konusu değil. Örneğin Boooking puanımız 8.5 ten 8.7 ye çıktı. Yorumlar da çok iyi.

Sağlam bir tanıtım politikası şart sonuçta… Geçen yıl Ankara’da 2. si yapılan Travel Expo Fuarı hakkında yorumlarınızı da almak isterim…

Güzel bir başlangıç Ankara için. Tabi ki henüz bir EMITT ya da Travel Turkey İzmir değil. Biraz zamana ihtiyacı var. Ama sonunda başarılı olacağımıza inanıyorum. Bu arada güzel bir gelişme olarak nihayet yurtdışı direkt uçuşlar başladı Ankara’ya. Çabaların sonuçları alınıyor.

Aslında temel sorun, tam bir işbirliği ve dayanışma olmaması bence.

Evet. Mesela 5 yıldızlı oteller 4 yıldızlının fiyatını, 4’ler 3 yıldızlının fiyatını verir oldu. Hal böyle olunca işler karışıyor. Beraber ortaya çıkardığımız bir fiyat politikası yok. Doluluk olunca fiyatları hep birlikte artıramıyoruz. İstanbul bunun yönetimini çok iyi yapıyor.

ATİD (Anadolu Turizm İşletmecileri Derneği) çalışmalarıyla bunu da sağlamaya çalışıyor gördüğüm kadarıyla. Sizlerin kendi aranızda bir bütün olmanızı yani…

Evet. Derneğin çok başarılı çalışmaları var. Başkan Birol Akman ciddi anlamda güzel çalışmalara imza atıyor. Ben de bunu görüp desteklediğim için derneğin yönetiminde daha aktif bir rol almak istedim. Sponsorluklardan ve işbirliklerinden sorumlu komisyonun başındayım. Başkanın çalışmalarını gördükten sonra elimden geleni yapmak için yanında olmaya başladım. Ankara için atılan her adım, her yatırım sadece bize değil tüm otelcilere geri dönecek. Bizlerle beraber tedarikçiler de kazanacak. Haliyle Ankara ticareti etkilenecek bu durumdan.

Deneyimli bir turizmci olarak yeni gelenlere ne söylemek istersiniz?

Hedefleri, idealleri olsun. Çok kurumsal bir otelde çalışıp, ilerleyip yurt dışına mı açılmak istiyorlar, yoksa bulundukları şehirde kalıp kariyerlerini orada mı sürdürmek istiyorlar? Buna karar vermek çok önemli. Bir de ideallerinin doğrultusunda giderken kimseyle değil sadece kendileriyle mücadele etsinler.

Bu güzel sohbet için çok teşekkür ediyorum Güray bey.

Ben teşekkür ederim…

Adres: Tunus Caddesi No:52
Çankaya-Ankara
Telefon: 0 312 466 27 27



18 Ekim 2017 Çarşamba

RAKICI

YİNE YENİ YENİDEN RAKICI

Yıllar önce gelmiştim en son Rakıcı’ya… 20 yıllık bir mekan neredeyse. 2016 yılının Kasım ayında el değiştirmiş. Anıl ve Görkem beylerin işletmesinde şimdi burası. Çalışanların tamamıysa eski ekip. Bu çok hoş bir şey bence…

Yıllardır aynı olan menüyse değişmiş haliyle. Yaratıcı dokunuşlarla leziz bir hal almış. Yazın 20 çeşit, kışınsa 30 çeşit civarında meze çıkarıyorlar. Et, tavuk ve balık çeşitleri var menüde. Tamamen bir balık restoranı olalım düşüncesinde değiller.

Şimdi ben neler tattım ondan bahsedeyim. Bu defa az ve öz tuttum seçenekleri. Yediklerim zaten diğerleriyle ilgili fazlaca fikir verdi.

Herkes kafasına göre bir Girit ezme yapıyor farkındayım… Ama benim tercihim buradaki gibi yapılan. Bol fesleğenli, kavrulmuş cevizli… Peynire bir de mozzarella eklenmiş ki hepten şahane olmuş. Kendi usullerince yaptıkları bir şakşuka var. Panço demişler ona. Domates sosu yoğurtla karıştırılmış halde kullanılıyor. Pembemsi bir renkte… İçinde de patlıcan ve biber var. Bence bu mezede patatese zaten gerek yok… Kolay görünse de şakşukayı maalesef her yer yapamıyor. Bu özlediğim tat olmuş işte. 

Yoğurtlu semiz otuna da hoş bir imza atıp içine ceviz ve yaban mersini eklemişler. Meze sıkıcı halinden çıkmış, nefis olmuş. Bir de yeşil zeytinlerin çekirdeklerini çıkarıp içine ceviz doldurdukları bir mezelerini tattım. Zahmetli ama sonuca değer. 

Bunlar dışında deniz ürünlü mezeler de var… Mesela somonlu sarma… Somon, ricotta peyniri, kuşkonmaz ve marul, dolma gibi sarılıyor. Ballı hardallı avokadolu levrek de güzel bir seçim. Ara sıcaklarda enginar dolması farklı bir seçim olacaktır. Niye? Çünkü burada enginarın içine peynir doldurulup galeta unuyla kaplanıp kızartılıyor. Lezzet patlamasını yaşadınız mı kafanızda? J

İstiridye mantarını da kızartıyorlarmış. Üzerine peynir ve özel baharatlar ekleniyor bir de tabi…Pişirmeden önce özel marine edilen Arnavut ciğerini de atlamayalım.



Ana yemeklerde seçeneğiniz çok… Kiremitte cheddar peynirli et kavurma iyi bir tercih olabilir. Ama ben bugün Rakıcı Kebap denedim. Üç aşamada hazırlanıyor. Önce Adana şiş hazırlanıp pişiriliyor. Sonra lavaşa alınıp içine iyice kıyılmış közlenmiş patlıcan sürülüp dürüm yapılıyor, bu dürüm dilimlenip tek tek bir şişe geçiriliyor. Bu haliyle yine pişiriliyor. Böylece üzeri çıtır çıtır oluyor. Tabağa alınınca üzerine biraz yoğurt ve tereyağı ekleniyor. Etin lezzetini ve mideyi yormayan yağ dengesini çok beğendim. Serviste yanında gelen karamelize arpacık soğanlara ayrıca bayıldım. 

Malzemelerin seçimindeki özen, yaratıcılık ve ustalık bir araya gelince sonuç fazlasıyla tatmin edici oluyor demek ki…

Bir de her gün 20.30 sonrası fasıl var. Öyle hafta içi hafta sonu ayrımı gözetmeden. Kalabalıksanız fix menü de hazırlanıyor tabi. Pazar günleriyse kapalı. 

Benden bu kadar. Kırmızı-beyaz kareli masa örtülerinin üzerinde yeni menüyü gidip kendiniz keyifle, afiyetle keşfedin.



Fiyat Aralığı: £££

Nene Hatun Cd. 60/B GOP-Çankaya/Ankara


Telefon:(0312) 436 36 14

16 Ekim 2017 Pazartesi

MADALYON ET


BAŞKENTTE ETİN YENİ ADRESİ BELLİ OLDU: MADALYON ET

Madalyon Restoran, henüz  2 ay önce Ankara Çayyolu Arcadium AVM’nin dış cephesinde açılmış. Yaşasın Kızıldemir ve Ankaralıların uzun yıllardır tanıdığı ünlü şef Baron Meshkin birlikte yola çıkmışlar.

Şık ve ferah bir mekan yaratmışlar. Mutfak açık. Menüdeki ana ürün kırmızı et. Ayrıca birçok meze çeşidi var. 

Ben neler tattım onlardan bahsedeyim… Salatalarda, Fiesta (lorolosso, kıvırcık, mısır, pancar, haşlanmış nohut, Meksika fasulyesi, domates, salatalık, turşu, renkli biber ve ev yapımı sos) içeriğiyle rengarenk, leziz. Monte Carlo, baharatlarla tatlandırılmış yumuşacık dana fileto dilimleri, Akdeniz yeşillikleri ve Şef’in özel yoğurtlu salata sosu ile az içerikle iddialı olan türden. Şef’in Nefis Salatası ise semizotu, ev yapımı pancar ve 4 çeşit peynirin bir araya getirildiği minik toplarla hazırlanıyor. Yine özel bir sosu var. Üç salatayı da beğendim. 





Arada gelen tarhanalı ekmeği kesinlikle atlamak istemiyorum. Baharat ve zeytinin de ilavesiyle muhteşem bir lezzet yakalamışlar. Pişmesi, yumuşaklığı da gayet ayarında… 

Kendi yapımları olan köftelerle hazırlanan burgerler de var. Bir dahaki gelişime denenebilir. Lamburgini adını verdikleri ve ciabatta ekmeği arasında tiftiklenmiş kuzu etiyle hazırlanan tandır etini burada yemedim ama favorilerimdendir. 

Gelelim asıl konu olan etlere… Bir kere porsiyonlar çok büyük. O yüzden diğer siparişlerinizi bu bilgiye ve kapasitenize göre ayarlayın. Mesela, Enfes Dana Kaburga, tam 550 gr. Terbiye edilip 8 saatte pişiriliyor. Yanında nefis bir patates püresiyle geldi. 

New York Steak, yine çok iyi terbiye edilmiş antrikot filetosu… Yanında patates püresi ve haşlanmış sebzelerle servis ediliyor. 

Ata Kule ise özel otlarla terbiye edilmiş yaklaşık 300 gr dana bonfile… Kim ne derse desin ben iyi pişmiş severim ama iyi pişirmeyi eti kurutmak olarak algılayan yerlerden uzak dururum. Madalyon, pişirme derecelerinin ve kıvamlarının hakkını kesinlikle veriyor. 

Lezzetleri ise tartışılmaz. Cafe de Paris soslu patates kızartması yanında olmazsa olmaz. Sos gayet lezzetli, biraz daha kıvamlı olabilir ve ben bu sosta biraz rokfor arıyorum. 
Bu üç ana yemek benim denediklerim. Menüde daha çok çeşit var. Her biri ayrı ayrı nefis çağrışımlar yaptı bende. Ana yemeklerde iki çeşit tavuk da var ama tavuk yemeği bırakalı hayli zaman olduğu için konudan uzağım… 

Yemeklerin yancılarında Acem Pilavı ve Safranlı İran Pilavı da gözüme çarptı… Yine bir dahaki sefere diyelim… Bu arada soslar da dahil olmak üzere her şeyi kendileri yapıyorlar. Bu bence en önemli unsurlardan biri…

Tatlılara gelirsek… İki çeşit denedim: Şoko Mus, çikolatalı mus ve tabanı bisküvili bir cheesecake. Yanında karayip meyveli ya da vişneli kendi yapımları bir dondurmayla servis ediliyor. 

Diğeri Monika… Baron Meshkin bu tatlıya kızının adını vermiş… Elma tartlı cheesecake üzerinde vanilyalı sos. İkisi de nefisti. Çarkıfelek meyvesiyle yapılan sarı dondurma ise, farklı lezzetler peşinde olanları tatmin edecek türden…

Müzikleri sevdim… Ben gündüz saati gittim. Akşam ayrıca daha da keyifli olacağını tahmin ediyorum. Ha bir de mutlaka rezervasyon yaptırın.

Koru Mahallesi, 2432.Cadde  Arcadium AVM No: 192 Çayyolu/Ankara
Telefon:(0312) 819 06 06

Fiyat aralığı: ££££

Gurme Rakun Instagram: @gurmerakun


9 Ekim 2017 Pazartesi

NARLI LEVREK

Narlı Levrek adını duyduğumda merak etmedim desem yalan olur. Narın balıkta farklı kullanımlarını gördüm, tattım. Ama bu şekliyle değil.

Barış Koçer, genç, yetenekli ve cesur bir şef. Cesur çünkü lezzetleri birleştirirken risk almayı seviyor. Ortaya çıkardığı bazı yemekleri önceden rüyasında görüp, sonra da hazırladığını anlatıyor bana. Mesleğine kendini vermek, çok severek yapmak böyle etkiler yaratıyor işte… Ankara’da yer alan profesyonel aşçılık okulu Chef Akademi’den mezun. Narlı Levrek’i açmadan önce beş ayrı mutfakta çalışmış. Hayatını tamamen aşçılığa adamaya niyetli olanlardan… Hatta yakında Başkent Üniversitesi’nde ders vermeye de başlayacak.

Narlı Levrek Restoran’ı bu yılın yaz aylarında açmışlar. Ankaralılar bilir İTÜ Evi’ni. Hani bir zamanlar güzel jazz müzikler çalan, içinde gerçek kocaman ağaçlar olan (evet gerçekten içinde) bina. İşte tam da oradalar. Burası geniş ve ferah bir mekan. Ön bahçe, lobi, büyük salon… gibi kullanım alanları var. Bahçede oturmak isterseniz taş duvardaki minik şelalenin yanına oturun. Su sesi terapi etkisi yaratıyor. Yakında buranın oluşturduğu havuza balıklar da getireceklermiş. 

Fonda Yunan ve Ege müzikleri, eski 45’likler, eski pop şarkıları çalıyor… Ekim ayının ortasında da Çarşamba ve Cumartesi günleri için canlı müzik başlıyor.

Mutfakta Barış Şef dışında bir de Orhan Şef var. İkisi birlikte çalışıyorlar. Orhan Özcan da işinin ehli belli ki… Ayrıca Barış Şef’in ablası Burcu hanım da restoranın idari işlerini üstlenmiş vaziyette. Hepsi güler yüzlü, nazik insanlar.

Neler tattım ona gelelim şimdi. İrmikli ezmelerine bayıldım. Normal şartlarda balıkçıda masaya asla ezme almam. Ama bu başka bir şey. Kendi yarattığı bu tarif gerçekten farklı ve çok lezzetli olmuş. İçinde irmik, ceviz, soğan, özel bir salça ve beş çeşit ot var.

Köpoğlunun patlıcanları şeker gibiydi, bayıldım. Yoğurdun üzerindeki sos birazcık daha az olabilir o kadar.

Kurutulmuş domatesin içine küp doğranmış peynir de koymuşlar. Domates kurusu tek başına bana biraz yavan gelirdi zaten. Bu iyi fikir olmuş.
Mezeler günlük, taze taze…

Narlı levrek ise, yine tamamen Barış Şef’e özgü bir tarif.  Soğuk meze olarak geliyor. Levrek jülyen doğranıp, 1-2 gün boyunca limonda marine ediliyor. Sonra nar şurubu ile harmanlanıp, üzerine nar taneleri eklenip 1-2 gün de böyle bekliyor. Levrek, limon ve limon tuzuyla kendi kendine pişiyor aslında. Tadına gelirsek, alıştığınız bir tat olmadığı kesin. Nar sosunun o tatlı ekşiliğinin arasından levrek süzülüverince damağınızda farklı bir tat yakalıyorsunuz. Bazılarınız başta yadırgayabilir bile. Ama ikinci çataldan sonra sevmeye başlayıp tüm tabağı bitirebiliyorsunuz bir anda.  Demiştim ya risk alıyor diye… Bence iyi yapıyor.

Ben ana yemekte balık yemeği tercih etmedim bu akşam. Eminim gayet güzel hazırlıyorlardır. Onun yerine kiremitte kremalı ve damla sakızlı kalamar denedim. Kalamar önceden çok iyi pişirilmiş. Damla sakızı kullanımı risklidir. Baskın bir tat olduğu için miktarını iyi ayarlamak gerekir. Öyle de olmuş. Sarımsak da var ama o da baskın değil. Her tat ayarında…

Bunların dışında ara sıcaklarda, balık adana, balık köfte, balık simit, armutlu cheddarlı karides gibi nefis seçenekler de var.

Mevsimine göre tüm balık çeşitleri de mevcut tabi. Ayrıca deniz ürünleri yemeyenler için menüde et ve tavuk üzerine birkaç seçenek de var.
Tatlı olarak dondurmalı irmik helvası, fırında tahin olmazsa olmazlardan…
Barış Şef yakında menüye sürpriz bir tatlı ekleyecek. Bekleyelim ve tadalım diyorum şimdilik…

Bu arada Narlı Levrek’te gündüzleri tabldot menü de çıkıyor. 4 çeşitten oluşan menü 20 TL.

Mekanın büyük salonu davetler, toplantılar için çok uygun. 200 kişiye kadar çıkabilir kapasitesi. Lobi kısmında da kokteyl türü organizasyonlar yapılabilir. Ama benim tercihim tabi ki ön taraftaki alan. 

Fiyatlar makul… Pazar günleri kapalı.

Ben çok sevdim Narlı Levrek’i. Onlarda bu yaratıcılık, bu mutfak aşkı ve tatları karıştırma cesareti olduğu sürece buranın standart bir menüsü olmayacak belli ki. En güzeli de bu zaten...

Büklüm Sokak No:71 Kavaklıdere-Çankaya/Ankara
0 312 466 08 88